Alkol Bağımlılığı
01 Ağustos 2018

Alkol kullanıcısının beyninde yapısal ve kimyasal değişikliklere bağlı olarak istemli madde kullanma davranışının zorlantılı alkol kullanımına dönüşmesi biçiminde sonuçlanan bir beyin hastalığıdır. Alkol bağımlısı hastayı örneğin tansiyon yüksekliği olan hasta gibi düşünebiliriz, nasıl tansiyon hastası tuzlu ve yağlı yiyecekler yediği zaman tansiyonu yükseliyorsa bağımlı hastada alkol aldığı zaman tıbbi, psikiyatrik ve sosyal sorunlar yaşamaya başlar.

Belirli bir düzeyin üstündekullanan kişilerde alkole bağlı bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Buna yüksek riskli alkol kullanımı diyoruz. Çeşitli içki türleri için standart içki miktarları vardır. Bir küçük kutu biranın içerdiği alkol miktarı, bir tek rakı, cin ya da viskiye ve bir kadeh şaraba eşittir. Bunların tümü “bir standart içki” olarak adlandırılmaktadır. Erkekler için haftada 21 standart içki, kadınlar için haftada 14 standart içki riskli kullanım için sınır olarak kabul edilmektedir. Eğer kişi bu sınırların üstünde alkol kullanmaya başlarsa bedensel ve ruhsal açıdan zararlar görmeye başlayabilir. Ancak bu, daha düşük dozlarda kişinin herhangi bir zarar görmeyeceği ya da daha yüksek dozlarda zararın kaçınılmaz olduğu anlamına gelmez.

Aslında kontrollü içmek ve alkol bağımlılığı çok farklı durumlardır. “Alkol kullanımı konusunda kontrol kaybı” anlamındaki bağımlılık, kronik ve tekrarlayıcı bir hastalıktır, tıpkı diyabet ya da hipertansiyon gibi. Kişi bağımlı olduktan sonra alkol kullanmayı bırakabilir ancak onu kontrollü olarak kullanmaya geri dönemez. Bu nedenle bağımlılık kalıcıdır, ancak kullanım durdurulabilir.

Dünya Sağlık Örgütü alkol bağımlısını "uzun süre ve alışılmışın dışında alkol alan, alkole bağlı ruhsal-bedensel-toplumsal sağlığı bozulan, buna karşın durumunu değerlendiremeyen; değerlendirse bile alkol alma isteğini durduramayan, tedaviye gereksinimi olan bir hastadır" diye tanımlar. Bir başka tanımında ise; alkolün işine engel olduğunu değil de işinin alkol almasına engel olduğunu düşünmeye başlayan kişiyi alkol bağımlısı olarak görür.

Bağımlının öncelikle bağımlı olduğunu yani “bağımlı olduğu alkol karşısında güçsüz olduğunu”, onu kontrollü olarak kullanamadığını kabullenerek hiç kullanmamak için gerekli tedbirleri almaya başlaması gerekir. Eğer bağımlılık henüz gelişmemişse alınacak tedbirler olabilir. Örneğin alkole bağımlı olmayanlar için kontrollü içme programı, kişinin bağımlı olmasını önlemede yararlı olabilir.

Alkol bağımlılığı fizyolojik bir bağımlılıktır, yani beden ile ilgili bir takım değişikliklere yol açar. Alkol bağımlısı zaman içinde bedeni için gerekli ve istediği etkiyi sağlamak için zaman içinde alkol miktarını artırır, ayrıca alkolü azalttığı ya da kestiği zamanda fiziksel bazı belirti ve bulgular ortaya çıkar. Baş ağrısı, ellerde, göz kapaklarında ve dilde yaygın kaba titremeler, konuşma bozukluğu, denge bozukluğu, reflekslerde bozulma, istemsiz kas kasılmaları, sara nöbeti gibi nörolojik belirtiler; çarpıntı, terleme, tansiyon yüksekliği, göğüste sıkışma, yüzde kızarma, bulantı, kusma, ağız kuruluğu, sindirim güçlükleri gibi belirtiler; uykusuzluk, korkulu düşler, sıkıntı, kaygı, öfke, gerginlik, huzursuzluk, tartışma ve kavgacılık, konsantrasyon güçlüğü, algılama bozuklukları gibi ruhsal belirti ve bulgular görülebilir. Depresyon, anksiyete, panik bozukluk, diğer madde kullanım bozuklukları gibi psikiyatrik hastalıklar alkolizm sonrası gelişmektedir. Diğer yandan çarpıcı bir durum alkol bağımlılığının yavaş yavaş uygulanan tatlı bir intihar girişimi olarak düşünülmesidir.  

Alkolün kişilerde yaptığı ağır ruhsal ve bedensel bozukluklar yanında; kişiler arası ilişkiler bozulmakta, aile içi sorunlar artmakta, çocuklar olumsuz yönde etkilenmektedir. İş ve trafik kazalarında, yaralama, öldürme ve intihar olaylarında, iş ve işgücü yitimlerinde alkol en önemli sorumlu durumundadır. Bu olumsuzlukları ve kayıpları göz önüne alarak alkol bağımlısının kendisini tedaviye hazırlaması, motive etmesi gerekir. Yakınları da bıkmadan usanmadan ikna çabalarını devam ettirmelidirler. Fakat hiçbir zaman hastanın yakınları hastanın haberi olmadan suyuna, çorbasına ilaç koymamalıdır. Bu yüzden çok ciddi sağlık sorunları çıkabilmektedir. Tedavinin bütünsel olması gerekiyor. Bu nedenle anne, baba, eş ve yakınlarının bilgilenmesi ve davranışlarını değiştirmesi bağımlı kişinin iyileşebilmesi için zorunludur.